“Bir yanlış, değer bir yanlışın yolunu açmış ve netice itibarıyla da, işler zıvanadan çıkmıştır!”
Bazen aynı milletin, aynı kültürün insanları dahi, aynı konuda çok farklı düşünebilmektedirler. Birilerine göre ak olan, diğerlerine göre kara görünebilmektedir! Hâlbuki bir şey, hem AK, hem de KARA veya ikisinin de ORTASI olmayacağına göre, bunlardan sadece biri doğrudur. DOĞRU da, her yerde ve koşulda DOĞRUDUR; değişmez…
İşte bu ilkeden hareketle olaylara baktığımızda, demek ki her bakan, doğruyu göremiyor veya görse bile, kabullenemediği zaman değişik değişik nedenlere sığınıp, doğrunun eğri olduğunu iddia edebiliyor! Oysa yeryüzünde yaratılanlar arasında en şerefli varlık, hepimizin bildiği gibi insandır. Yine, İNSAN HAKLARI da herkesi, renk, ırk, milliyet, dil, din felsefi düşünce ayırımı tanımadan kucaklayıcı bir kavramdır…
Temennimiz, Azınlık bireylerin ve önderlerin de aralarında uzlaşıcı, kucaklayıcı olmaları ve toplum bütünlüğünü, ısrarla savunmalarıdır. Derneklerimize gelince, öncelikle hepsi gerçek Azınlıçılık düşüncesi etrafında bütünleşmelidirler. Geçmişte bizim yönetici olduğumuz yıllarda Derneklerimiz bunu yapmış ve çalışmalarını da bu çerçevede devam ettirmişlerdir. Yapılan bütün işler, derneklerimizin ortak aldıkları kararlara uyma koşuluyla gerçekleşmiştir. Her dernek üyesi de, gelişmelerden haberdar edilmiştir. Toplum yararına çok yönlü faaliyetleri gerçekleştirmek adına, AYDINLATMA KAMPANYALRI düzenlenmiştir. Öte yandan, bir program temelinde eğitim kurultayı yapmak da, Derneklerimizin başlıca icraatları arasındaydı. Yeri geldiğinde, dizimizin ileriki bölümlerinde verilen mücadelenin belgeler ışığında bilinmeyen yönlerini de dile getirmeye çalışacağım… Özellikle, bunu bilmenizi istiyorum! Bu Dernekler arası çok yönlü ortak çalışmalar Federasyon kurulmazdan önce gerçekleşmiştir. Dernekler arası bu çok yönlü ortak çalışmaları GENÇLERİMİZ pek bilmezler! Toplumsal çalışmalarla ilgili olarak Sosyal Medyada yaptıkları yorumlarından, bunu daha iyi anlamış oldum…

Her nedense, Azınlık bireylerinin genel olarak pek okuma alışkanlıkları yoktur. Eğer olmuş olsaydı, yapılmış olan söz konusu çalışmaları yerel basınımızın arşivlerinden okuyabilirlerdi. Çünkü yapılan çalışmaların çoğu, o dönemde Azınlığımızın Yerel Basını tarafından da dile getirilmiştir. Olayların ve gelişmelerin aslını, çoğu uydurma olan kulaktan duyma şeylerle değil, ancak araştırarak, okuyarak öğrenebilirsiniz…
Bizim, toplum olarak bir demokrasi birikimimiz yok. Her şeyi gurur vesilesi yapıyoruz ve eleştiriye de pek açık değiliz. Çünkü biz çok sesliliği sevmeyiz… Elbet bu da, demokrasi ve özgürlük anlayışıyla hiç bağdaşmıyor. Hâlbuki demokrasi, fikir serbestliğidir. Eleştiri, bir sadakatsizlik değildir; aksine bizim doğruyu bulmamıza yardım eder. Ancak, popüler kültürün etkisindeki insanlar fikirsiz toplum istiyor. Bu yüzden de tartışmalar da düşünceler üzerinden değil, salt kişiselleştirme üzerinden yapılıyor!
Demokrasi geri kalmış, cahil, bağnaz toplumların değil! Demokrasi, ancak ve ancak gelişmiş, aydın toplulukların yönetim tarzıdır. Özellikle demokrasi ve hürriyetleri yanlış anlayan toplumlarda, insanoğlu nerdeyse idare edilemez hale gelmiştir. En büyük dokunulmazlığı olan, insanların hürriyeti ve özgürlüğüdür. Üzülerek söylemek isterim ki, maalesef bu yönde de yeterince pek gelişmediğimiz açıktır…
Genel olarak konuşmam gerekirse, herkese çağrım, işin kolayına giderek yasakçı kafayla insanları fikirlerinden dolayı ötekileştirmenin, itibarsızlaştırmanın ve karalamanın, bir an evvel bırakılmasıdır. Bu tip ÇAMUR SİYASETİ, toplumumuzda artık son bulmalıdır.
Yazılarımda sizlere hep, onaylamadığımız olumsuz gelişmeleri anlatmaya çalışıyorum. Herkesin, bir işi yaparken burnunun dikine gitmek yerine, öncelikle sokağa ve halka kulak verilmesi gerekir. Bugün toplum olarak içinde bulunduğumuz dağınık durumun sorumlusu, sokağa ve halka kulak vermeyerek, kendi bildiğini yapanlardır. Bu nedenle, bir yanlış değer bir yanlışın yolunu açmış ve netice itibarıyla da, işler zıvanadan çıkmıştır!