Almanya’da bir ömür… Tam 50 yıl… (130)

Azınlığın verdiği hak mücadelesi, Avrupa arenasında ancak, ilkeli, tutarlı ve eğilip – bükülmeyen bilirkişilerden müteşekkil bir ekiple anlatılabilir. Azınlığın bugünkü durgun hali nedeniyle, Batı Trakya meselesini Yönetim tarafından sanki derin dondurucuya konulmuş gibi duruyor…

Toplumuzun haklı davası adına, yapılması gereken bir sürü varken, bizler ise, saksağanın kuyruğu değdi mi değmedi mi tartışmalarını ve kavgasını yapıyoruz! Beyler; bunları bir kenara bırakın artık! Orta çağda yaşamıyoruz…

Toplulukların, elbet bazı kırmızıçizgileri vardır. Batı Trakya Türklerinin yaşadığı sorunlar, hepimizi en derinlemesine ilgilendiren konuların başında gelmektedir. Onun için bazı kırmızıçizgiler, konjonktüre göre aşılmalıdır! Anlaşanlar veya anlaşamayanlar, dargın ve konuşmayanlar… Artık her iki taraf da, uzlaşı için beyaz bayrakları kaldırmalıdırlar! Hepimiz, Batı Trakya Türk Toplumunun hakkı – hukuku ve güzelliği için kafa yoran hoşgörülü kişiler olmalıyız. Bizler geçmişte, o en AĞIR ve zor dönemlerde, Avrupalılara toplumumuzun yaşadığı sıkıntıları anlattık ve bu anlattıklarımız azınlığımıza da yansıdığı gibi, silinemeyecek örnek tarihî izler bıraktı. Ama elbet o dönem, aramızda örnek alınacak bir birlik – beraberlik vardı.

Ne ilginçtir ki, bizler kendimizi Avrupalılara anlattık da, BAZI AZINLIK mensuplarına her nedense, kendimizi anlatamadık maalesef! Azınlık olarak yaşadığımız sorun ve şikâyetleri, Yunanlı yetkililerine acaba nasıl anlatacağız? Bu beni gerçekten çok düşündürmektedir. Olumlu gelişmeler üzerine başlangıçta iyi görünüp takdir etseler de, zaman içinde herhalde bu başarılı tablodan rahatsız olanlar da vardı. Çünkü bazı çıkar çevreleri, bugün olduğu gibi, geçmişte de Azınlık önderlerinin bazılarının üzerinde etkili olmuşlardır…

Şimdi, “ÇIKAR ÇEVRELERİ” dediğimiz zaman da, olayın daha iyi anlaşılması için, bunun açıklanması gerekir. Batı Trakya’dan Anavatan Türkiye’ye göç etmiş bazı okumuşlar, bir yerlere geldiklerinde, kendilerini dünyanın merkezinde görmeye başlarlar. Bu kardeşlerimiz okumuşlardır ama, mesleklerinin dışında, sergiledikleri tutum ve davranışlarla, bir tarafları hep karanlıkta kalmıştır. Bu kişiler, Türkiye’de faaliyet gösteren kardeş derneklerin üzerinde hegemonya oluşturmaya çaba gösterdikleri gibi, bir taraftan da, hem Almanya hem de Batı Trakya’daki DERNEKLERİMİZ üzerinde baskı kurmuşlar, insan kayırma, iftira ve karalama davranışlarında bulunmuşlar ve halen de bulunmaktadırlar. Bunu da, Anavatan’daki bazı üst düzey yetkililere yaptıkları yağcılık sayesinde elde ettikleri makam ve mevkiler sayesinde, yapmaktadırlar… Daha önce de defalarca yazdım; bu çağ dışı davranış ve muamele resmen yıkıcılıktır, hizipleştirmedir ve toplumumuzu bölerek kutuplaştırmadır. Bu olumsuz davranışlar, artık üstü örtülemeyen menfaat düşkünlerinin insan kayırma ve iftira etmekte, bir numara oyun kuruculardır. Ayrıca bunlar, Azınlık önderleri arasında da ihtilafa yol açan kimselerdir.

Bunlar, işine gelenlerle buluşurlar, işine gelmeyenleri de görmek istemezler. Üstüne üstlük, utanmadan sıkılmadan çevrelerindekilere: “A, B veya C kişisinden UZAK DURUN!” öğütleri verirler! Kendine öz güveni olmayan bazı aciz ve zavallı kişiler de, bunlara inanırlar.

Söz konusu bu utanmaz – arlanmaz ÇIKARCILAR, bu gerçekleri dile getirenlere de kem gözle bakarlar. Hani bizde bir söz vardır ya: “Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar!” diye, ha işte maalesef uzunca bir dönemde beri zaman, DOĞRULARIN değil, iyi “OYNAYANLARIN” zamanı! Bana göre işin en acı tarafı ise, bu iyi “OYNAYANLARIN”, Anavatan Türkiye’nin de iyi niyetini, İSTİSMAR ediyor olmalarıdır…                                                       (Devamı haftaya…)

Cafer Hasan

Cumhuriyet -897 / 26 .04.2024