Almanya’da bir ömür… Tam 50 yıl… (129)

Ne acıdır ki, beceriksizlik, bölücülük ve insan kayırma nedeniyle Avrupa’daki kurum ve kuruluşlardan yeterli desteği alamayan Federasyon, bizim yıllar önce söylediğimiz noktaya daha şimdi gelmiş!

Sanırım artık akılları başlarına gelmiş olacak ki, tam 34 yıl sonra, “Batı Trakya Türk toplumu olarak, bizlere yapılan haksızlıkları başkent ATİNA’da sürekli dile getirmeliyiz…” şeklinde, açıklamaları olmuş. Bize ulaşan haberler, bu yönde…

Şimdi, UFKU HERKEZ GÖRÜR. ÖNEMLİ OLAN, UFKUN ÖTESİNİ GÖRMEKTİR! Yönetici kimdir? Daima toplumunun iki adım önünde olan ve toplumuna ışık yakan insandır. Yapılmış olan, yukarıdaki söz konusu açıklama, yıllardır hatalı ve yanlış yolda gidilmiş olduğunun açık itirafıdır! Öte yandan, bizlerin senelerdir kendilerine yönelik ortaya koyduğumuz eleştirel şikâyetleri de doğrulayan, gerçek bir kanıttır. Ne demişler? At, sahibine göre kişnermiş!

Usul, kural tanımayan, kendi üyesine hesap vermeyen ve kafaya göre kurallarla idare edilen antidemokratik bir KURULUŞ, Batı Trakya Türk Toplumunu asla temsil edemez! Kaldı ki, gerçek demokrasilerde bu kabul edilebilir bir durum da değildir. Eğer siz, inançsız, donanımsız ve yalnız kendi şahsi duygularını tatmin etmek için görev almış insanlarla yola koyulursanız, hiç bir zaman toplumun umudu olamayacağınız gibi, toplumun sevgisine ve desteğine de mazhar olamazsınız. Bir Çin Atasözü derki: “GÜNEŞ IŞIĞINI, ELLE KAPATAMAZSIN!”

İşte anlaşıldığı gibi, bu güne kadar kendi tabanına bazı şeyleri anlatamamış, hatta dernekler arası bütünlüğü sağlayamamış ve üstelik sorunlarımız Yunanistan’da olmasına rağmen, bugüne kadar hiç bir Yunanlı yetkiliyle görüşmemiş kişiler, güya “hak savunuculuğu yapıyoruz” diyerek teselli oluyorlar ve kendi kendilerini avutuyorlar. Bu ne demektir?

Bu ne demektir? İnsan kandırmak ve resmen aklımızla alay etmektir. Kimse kimseyi, kör ve aptal sanmasın. Diyeceğim odur ki, artık toplumun aldatılmasına ve uyutulmasına müsamaha gösterilmemelidir! Mücadele bilgiyle, birikimle, yürekle ve toplum severlik ile olur. Bizim Dernek Yöneticiliğimiz döneminde temel felsefemiz, demokrasi, dostluk, kardeşlik ve barış idi. İnsanlarımız arasında da, gerçek bir birlik – beraberlik vardı. Biz yıllardır bu köşde, hak, adalet ve hukuktan bahsediyoruz. Çünkü demokratlığı kabul edilmiş ve Avrupa ile bütünleşmiş bir ülkenin vatandaşlarıyız. Dolayısıyla, Batı Trakya Türk Toplumu olarak, haklarımızla ilgili Avrupa Parlamentosu’na başvurma hakkımız var

Ülkemiz Yunanistan, artık bizi kendi ırkımız, dilimiz, dinimiz, kültürümüz ve göreneklerimizle beraber Azınlık olarak görmeye alışmalı ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmalıdır. Çünkü ülkemizde demokrasi var ve demokrasinin de bir sürü yönü var!

Sokağa çıkar hükümeti eleştirirsin. EKİP halinde uluslararası çalışmalar yaparsın. Azınlığımızda demokratik platformlar organize edersin. Azınlığın son durumu nedir ve hangi noktadayız bunları tartışırsın. Bizi temsil edenler bir zaaf gösterdikleri zaman, kim veya hangi makamın insanı olursa olsun, kendilerini gönül rahatlığıyla eleştirebilirsin… İnsanlarımızın hürriyet ve özgürlüğüne, müsamaha göstermeliyiz!

Bizler, aynı zamanda AVRUPA vatandaşıyız ve Avrupa’daki organizasyonlar da, Demokrasi üzerine inşa edilmiştir. Onun için gidin ve Yunanistan’ın birçok şehirlerinde “BİZ KİMİZ VE NEYE DAYANARAK YUNANİSTAN’DA BIRAKILDIK?” diye, kendimizi anlatmak için paneller düzenleyin. Hatta ATİNA’da, özellikle AVRUPA BİRLİĞİ üyesi ülkelerin Büyükelçilerini de davet ederek, panel veya konferans düzenleyin. Kendilerine, ülkenize karşı iyi niyetinizi ve barışçı bir toplum olduğunuzu, ayrıntılarıyla anlatın!

Toplumu yönetenlerin başlıca icraatları, insanların dertlerini, şikâyetlerini gündeme getirmektir. Aydınlanma, köylüden başlar. Onun için, köylünün ilgisini çekecek Avrupa yardım fonları ve diğer gelişmeler üzerine, köylüler sürekli aydınlatılmalıdır.

Bizler Almanya’daki Batı Trakya Türk İşçi Dernekleri olarak daha yıllar önce, Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkelerinin Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlarına ve bu ülkelerin Bonn’daki Büyükelçiliklerine, şikâyetlerimizle ilgili mektup göndermiştik. Sık sık bölgesel toplantılar yaparak, soydaşlarımızı bilgilendirmiştik. BONN’da ve FRANKFURT’ta düzenlenen ortak protesto yürüyüşlerinden ise, daha henüz bahsetmedim bile… Baştan beri defalarca konusunu ettiğim çalışmalar, elbet kolay gerçekleşmedi. Ama gerçekten isteyince ve çalışınca oluyor. Yeter ki, Batı Trakya insanı akıllılıkla temsil edilsin. Nasıl olsa, Azınlığı temsil edenlerin zamanı çok ve maddi imkânlar da yeterli. Ziya Paşa’nın da dediği gibi: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”Azınlığın ahvali ortada. Unutmayalım ki: HAK VERİLMEZ, ALINIR.